Bilim adamlarinin da isi zor gerçekten.
Sen çalis, çabala, okullar bitir, arastirmalar yap, tezler ver. Sonunda söhret ve para düsük ihtimal.
Maalesef böyle bir durumda tek sansin reklamlarda yer almak olabilir.
Ama reklamlarda da takdir edersiniz ki, bazi elementlerin moleküler düzeyde nasil davrandigi falan
tanitilmiyor. Bir ürünün var, onun basarisini gösteriyorsun dogal olarak.
Mesela deterjan testlerinde muhakkak bir bilim adami bulundurulur. Çünkü o deterjan o laboratuvarda
gelistirilmistir ve kurumun basindaki profesörden de reklamda sahit olarak yer almasi istenir.
Ben doktor olsam isyan ederim, gerçekten. Senin gözlerin bozulmus, kafanda saç kalmamis yillarca
arastirma yapmaktan, ariyorlar: "Profesör merhaba, bilimsel bir testimiz var gelir misiniz?"
"Hmm elbette, ne konuda?"
"99 kirli çorap yikayacagiz, gel. Nasil les gibi kokuyorlar valla."
Veya, "Doktor bey bakin, dinlemiyorsunuz, bak, doktor, simdi bu iki özel gün ürününe mavi siviyi
döktük! Sizin bilimsel background'unuza güveniyoruz. Sizce hangisi sizdirir?!"
Bilim böyle mesakkatli bir yolculuktur iste.
9 Kasım 2008 Pazar
73 HAMBURGER REKORU
Çok enteresan tipler görüyorum televizyonda bazen.
Adam kafayi takmis, iki gökdelenin arasina kalas koymus, üç gün orada yasiyor mesela. Veya üç
arkadas bir araya gelmisler dünyanin en büyük puzzle'ini yapiyorlar, Mona Lisa seklinde, tarla kadar!
Kimisi kafaya takip arka arkaya 73 hamburger yiyor, ötekisi kendini tabuta kapatip bir gün kaliyor
falan. Saçma sapan seyler.
Sarhos olursun, bu tür gariplikler yaparsin, anlarim. Ama bu insanlar oturup karar veriyorlar,
çalisiyorlar, çabaliyorlar, azim ve istekle hedefe kilitlenip basariyorlar. Neyi? Mesela 73 hamburger
yemeyi.
Kendi kendine bir gece önce ne düsünüyordur acaba bu adam?
"Basaracagim, basaracagim, bütün dünya için yapacagim bunu" diye...
O hirsi alip, baska bir yere yönlendirse belki çok basarili bir sporcu, beyin cerrahi, aktör falan olur, ama
o hamburger yemeyi veya ters takla atarak dört kilometre gitme rekorunu tercih ediyor.
Amaç Guiness Rekorlar kitabina geçmek ya.
Ama bir seyi unutuyorlar.
Guinness Rekorlar kitabina geçmek önemli degil ki, neyle geçtigin önemli.
Ileride torunlar falan ne düsünecek?
Kitapta alt alta yaziyor:
"Bilmemkimin, dünyanin en yüksek kulesini tasarlayarak bir mimari saheser yaratti.
Bilmemkimin, yazdigi oyun yedi bin üç yüz defa kapali gise oynadi.
Sizin dedeniz, 73 hamburger yedi."
Lütfen hirslarimizi kontrol edelim. Saçmasapan seyler için kendimizi paralamayalim.
Adam kafayi takmis, iki gökdelenin arasina kalas koymus, üç gün orada yasiyor mesela. Veya üç
arkadas bir araya gelmisler dünyanin en büyük puzzle'ini yapiyorlar, Mona Lisa seklinde, tarla kadar!
Kimisi kafaya takip arka arkaya 73 hamburger yiyor, ötekisi kendini tabuta kapatip bir gün kaliyor
falan. Saçma sapan seyler.
Sarhos olursun, bu tür gariplikler yaparsin, anlarim. Ama bu insanlar oturup karar veriyorlar,
çalisiyorlar, çabaliyorlar, azim ve istekle hedefe kilitlenip basariyorlar. Neyi? Mesela 73 hamburger
yemeyi.
Kendi kendine bir gece önce ne düsünüyordur acaba bu adam?
"Basaracagim, basaracagim, bütün dünya için yapacagim bunu" diye...
O hirsi alip, baska bir yere yönlendirse belki çok basarili bir sporcu, beyin cerrahi, aktör falan olur, ama
o hamburger yemeyi veya ters takla atarak dört kilometre gitme rekorunu tercih ediyor.
Amaç Guiness Rekorlar kitabina geçmek ya.
Ama bir seyi unutuyorlar.
Guinness Rekorlar kitabina geçmek önemli degil ki, neyle geçtigin önemli.
Ileride torunlar falan ne düsünecek?
Kitapta alt alta yaziyor:
"Bilmemkimin, dünyanin en yüksek kulesini tasarlayarak bir mimari saheser yaratti.
Bilmemkimin, yazdigi oyun yedi bin üç yüz defa kapali gise oynadi.
Sizin dedeniz, 73 hamburger yedi."
Lütfen hirslarimizi kontrol edelim. Saçmasapan seyler için kendimizi paralamayalim.
EUROVISION
Hatirlarsaniz Eurovision'a bir meydan savasi zihniyetiyle giderdik.
Heyecanlidir aslinda Eurovision. Herkes ülkesini tanitir, onlarin klibi çirkin olmus, bizim Bogaz süper
görünmüs falan dersin. Türk sarkicilar çikinca herkes nefesini tutar. Aglayanlar, puanlamada elbette
küfredenler, bagiran çagiran.
Ama her hezimette de bir zafer aranirdi o yillarda: "Yani en azindan, gerçekten, Türk insaninin böyle
çagdas bir kisi oldugunu, çarsafli bir insan olmadigini dünyaya göstermis olduk."
Hiç de bile. Bak o kadar Eurovision yapildi daha yeni yeni anliyorlar. Kimse seyretmiyordu ki
Eurovision'u Türklerden baska. Dünyaymis.
Sonra aliskanliktan herhalde, San Remo Sarki Yarismasi da
çok popülerdi. Ne alakasi varsa. Bütün sarkicilar Italyan, bütün sarkilar italyanca. Sana ne oluyor?
Ayrica belki San Remo-lular bile bu heyecanla seyretmiyordu yarismayi. Ayrica ne heyecani? Nasil olsa
sonucu biliyorsun, Al Bano-Romino Po-wer çifti kazanacak, hep öyle oldu.
Heyecanlidir aslinda Eurovision. Herkes ülkesini tanitir, onlarin klibi çirkin olmus, bizim Bogaz süper
görünmüs falan dersin. Türk sarkicilar çikinca herkes nefesini tutar. Aglayanlar, puanlamada elbette
küfredenler, bagiran çagiran.
Ama her hezimette de bir zafer aranirdi o yillarda: "Yani en azindan, gerçekten, Türk insaninin böyle
çagdas bir kisi oldugunu, çarsafli bir insan olmadigini dünyaya göstermis olduk."
Hiç de bile. Bak o kadar Eurovision yapildi daha yeni yeni anliyorlar. Kimse seyretmiyordu ki
Eurovision'u Türklerden baska. Dünyaymis.
Sonra aliskanliktan herhalde, San Remo Sarki Yarismasi da
çok popülerdi. Ne alakasi varsa. Bütün sarkicilar Italyan, bütün sarkilar italyanca. Sana ne oluyor?
Ayrica belki San Remo-lular bile bu heyecanla seyretmiyordu yarismayi. Ayrica ne heyecani? Nasil olsa
sonucu biliyorsun, Al Bano-Romino Po-wer çifti kazanacak, hep öyle oldu.
TELEVIZYON DÜNYASI - YARISMALARA KAPTIRANLAR
Bence çogu insanin, hayatinda en korkunç durumlara düstügü yerler televizyon yarismalari.
Ünlüler öyle degil. Bir kere çogu zaman sans yarismalarina falan baskalari adina giriyorsun, ya da gelir
bir hayir kurumuna bagislaniyor falan. Yani bir iddia söz konusu degil.
Ama ünlü olmayip bilgi yarismalarina, kültürüne güvenip girenler, çok tehlikeli bir oyun oynuyorlar.
Çünkü o anda televizyon seyreden kimsenin seninle ilgili daha önceden olusmus bir fikri yok.
Heyecanlanip salaklasti-gin anda, Türkiye Cumhuriyeti halkinin hafizasina o sekilde kazinacaksin. Ha,
ondan sonra kafan kizar albüm çikarirsin, ünlü olursun baska. Ama genellikle böyle olmuyor!
-Kendinizi tanitiniz.
-Ben profesör doktor bilmemkim. Mikrobiyoloji dalinda bir numarayim. Briç ve satranç oynarim, pipo
içerim.
-Çok güzel. Ilk soru, Istanbul'un fethi hangi yil?
-Bi.. 1354, ah ne dedim?!
-Yanlis, 1453, güle güle.
Bütün Türkiye ekran basinda "Aptaal dooktor, aptaal doktor," yapacaktir! Ondan sonra istedigin kadar
satranç oyna, bittin.
Bir de yarismadan hemen önce yarismacinin yakinlarina danisilir.
"Güveniyor musunuz? Sizce basarili olacak mi?" derler.
Akrabalar da çaresiz:
"Evet, kendisi gerçekten çok bilgilidir. Kesinlikle güvenimiz tamdir yani" falan diye cevap verir. E böyle
deyince, adam yarismada rezil olursa sen de rezil oluyorsun!
-"Valla bence gayet orta zekâli, normal bir insandir. Heves etmis. Ben katilma dedim, dinletemedim.
Kalktik geldik. Yani mucize bekliyoruz," de, çekil!
Kazanamazsa, "Ben dediydim" dersin, halk da, "Bak yenge akilli, dediydi bu salak kazanamaz diye"
seklinde düsünür, havandan geçilmez.
Televizyon yarismalarina kendinizi kaptirmayin.
Ünlüler öyle degil. Bir kere çogu zaman sans yarismalarina falan baskalari adina giriyorsun, ya da gelir
bir hayir kurumuna bagislaniyor falan. Yani bir iddia söz konusu degil.
Ama ünlü olmayip bilgi yarismalarina, kültürüne güvenip girenler, çok tehlikeli bir oyun oynuyorlar.
Çünkü o anda televizyon seyreden kimsenin seninle ilgili daha önceden olusmus bir fikri yok.
Heyecanlanip salaklasti-gin anda, Türkiye Cumhuriyeti halkinin hafizasina o sekilde kazinacaksin. Ha,
ondan sonra kafan kizar albüm çikarirsin, ünlü olursun baska. Ama genellikle böyle olmuyor!
-Kendinizi tanitiniz.
-Ben profesör doktor bilmemkim. Mikrobiyoloji dalinda bir numarayim. Briç ve satranç oynarim, pipo
içerim.
-Çok güzel. Ilk soru, Istanbul'un fethi hangi yil?
-Bi.. 1354, ah ne dedim?!
-Yanlis, 1453, güle güle.
Bütün Türkiye ekran basinda "Aptaal dooktor, aptaal doktor," yapacaktir! Ondan sonra istedigin kadar
satranç oyna, bittin.
Bir de yarismadan hemen önce yarismacinin yakinlarina danisilir.
"Güveniyor musunuz? Sizce basarili olacak mi?" derler.
Akrabalar da çaresiz:
"Evet, kendisi gerçekten çok bilgilidir. Kesinlikle güvenimiz tamdir yani" falan diye cevap verir. E böyle
deyince, adam yarismada rezil olursa sen de rezil oluyorsun!
-"Valla bence gayet orta zekâli, normal bir insandir. Heves etmis. Ben katilma dedim, dinletemedim.
Kalktik geldik. Yani mucize bekliyoruz," de, çekil!
Kazanamazsa, "Ben dediydim" dersin, halk da, "Bak yenge akilli, dediydi bu salak kazanamaz diye"
seklinde düsünür, havandan geçilmez.
Televizyon yarismalarina kendinizi kaptirmayin.
IS MÜLAKATLARI
Hiç gazete ilanindan is aradiniz mi?
Çok acikli bir görüntüdür gerçekten. Oturur, böyle elinde fosforlu kalemle aradiklarini çizersin, ve ipucu
vereyim, genellikle de çok parlak bir sey çikmaz.
Is ilanlari çok idealist ilanlardir ve standartlar teoride çok yüksektir.
"Iyi derecede Ingilizce bilen, askerligini yapmis, kararli, sosyal, insan iliskilerinde basarili, esprili,
prezentabl, çaliskan, sorumluluk alan, ileriyi gören, vizyonu genis, liderlik vasfi bulunan... santral elemanlari
alinacaktir."
Haydeee.
Simdi kardesim, bu özelliklere sahip birini bulursan bence genel müdür yap! Veya kizini ver! Adam
telefonlara bakacak-sa, niye liderlik vasfi bulunmasi gerekiyor? Ne yapacak? Arkadaslarina müdahale mi
edecek? "Semra, telefonun çaliyor, lütfen üç çalista açalim arkadaslar" diye. Ki bu ona mesleginde yardim
eden bir özellik olmayacaktir, sadece popülaritesini azaltacaktir.
îs ilani kriterlerine baktigimizda bazi gerekliliklerin çok sübjektif konular oldugu da fark edilir. Hani 30
yasindan büyük, askerligini yapmis, tamam, onlarda tartisilacak bir sey yok. Ama mesela "yükselme istegi
olan" denir.
Yükselme istegi olmayan var midir?
"Hayir, ben, hayat boyu bu yardimci muhasebeci asistani pozisyonunda sürünmek istiyorum, bu ise
uygun degilim," diyen adayin hemen psikolojik tedavi görmesi gerekir bence.
Bir de "prezentabl" vardir.
Biliyorsunuz, prezentabl, tanistirilabilir demektir sözlük anlaminda ve Türkçesi, giyinmesini kusanmasini,
oturmasini kalkmasini bilen manasindadir.
Neye göre prezentabl? Hangi insan kendisinin prezentabl olmadigina inanir?
"Aa bak bütün kriterleri tutturdum ama pasakli ve çirkin oldugum için ben basvurmayayim" diyecek
gerçekçi insan zaten hayatta basarili olacaktir, üzülmesin.
Çok acikli bir görüntüdür gerçekten. Oturur, böyle elinde fosforlu kalemle aradiklarini çizersin, ve ipucu
vereyim, genellikle de çok parlak bir sey çikmaz.
Is ilanlari çok idealist ilanlardir ve standartlar teoride çok yüksektir.
"Iyi derecede Ingilizce bilen, askerligini yapmis, kararli, sosyal, insan iliskilerinde basarili, esprili,
prezentabl, çaliskan, sorumluluk alan, ileriyi gören, vizyonu genis, liderlik vasfi bulunan... santral elemanlari
alinacaktir."
Haydeee.
Simdi kardesim, bu özelliklere sahip birini bulursan bence genel müdür yap! Veya kizini ver! Adam
telefonlara bakacak-sa, niye liderlik vasfi bulunmasi gerekiyor? Ne yapacak? Arkadaslarina müdahale mi
edecek? "Semra, telefonun çaliyor, lütfen üç çalista açalim arkadaslar" diye. Ki bu ona mesleginde yardim
eden bir özellik olmayacaktir, sadece popülaritesini azaltacaktir.
îs ilani kriterlerine baktigimizda bazi gerekliliklerin çok sübjektif konular oldugu da fark edilir. Hani 30
yasindan büyük, askerligini yapmis, tamam, onlarda tartisilacak bir sey yok. Ama mesela "yükselme istegi
olan" denir.
Yükselme istegi olmayan var midir?
"Hayir, ben, hayat boyu bu yardimci muhasebeci asistani pozisyonunda sürünmek istiyorum, bu ise
uygun degilim," diyen adayin hemen psikolojik tedavi görmesi gerekir bence.
Bir de "prezentabl" vardir.
Biliyorsunuz, prezentabl, tanistirilabilir demektir sözlük anlaminda ve Türkçesi, giyinmesini kusanmasini,
oturmasini kalkmasini bilen manasindadir.
Neye göre prezentabl? Hangi insan kendisinin prezentabl olmadigina inanir?
"Aa bak bütün kriterleri tutturdum ama pasakli ve çirkin oldugum için ben basvurmayayim" diyecek
gerçekçi insan zaten hayatta basarili olacaktir, üzülmesin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)