9 Kasım 2008 Pazar

Siz de Sirin'i taniyin!

Bazi insanlarla tanismak çok sey ifade eder. Ilginç bir tecrübe, esin kaynagi, gelecekle ilgili kararlar için
referans noktasi... Sirin Devrim bunlardan biridir.
1994'ün kis aylari.
New York'taki ilk senem.
Bir gün telefonum çaldi. Üç bes ay önce Amerika'ya tasindigim için çalismayi biraktigim Aktüel
dergisinden ariyorlar: "Sirin Devrim'le röportaj yapacaksin. Çok ilginç bir hayat. Halikarnas Balikçisi'nm
yegeni, ressam Fahrünnisa Zeid'in kizi. Su anda New York'ta yasiyor. Aileyi anlattigi bir kitap yazmis.
Röportaj bu haftaya lazim" dediler ve arkadasi Tunç Yal-man'in telefonunu verip kapattilar.
Yarim saat sonra telefonun öbür ucunda, Sirin Devrim'i röportaja ikna etmeye çalisiyorum. Bin dereden
su getiriyor, hem de o kadar yil yurtdisinda yasamis birinden beklenmeyecek mükemmel, aksansiz bir
Türkçeyle:
-Hiç vaktim yok ki benim. Tek kisilik oyunum var, kitabin tanitimlari var. Ayrica, siz kaç yasindasiniz
bakalim?!
-Yirmi üç yasindayim.
-Aaa, daha çocuksunuz! Röportaj yapmayi biliyor musunuz
r
Ya sabir çekerek, "Evet efendim, ben dört yildir gazetecilik yapiyorum, merak etmeyin" diyorum.
Sözlesiyoruz.
Siz Çerkez misiniz?
Manhattan'in üst kisminda, sik bir apartman. Içeri giriyorum. Chanel aksesuarlariyla, bakimli, güzel
yaslanmis bir hanim. Tanisir tanismaz, Devrim, eliyle hafifçe çeneme dokunup dikkatle yüzüme bakiyor:
-Siz Çerkez misiniz?
Ve cevabi beklemeden, biraz ileride duran kocasi Robert Trainer'a dönüyor: "Bak Bob, Osmanli'da da
haremdeki güzel kadinlar Çerkezdir"!
iyi mi?
Guetamalali fotografçi arkadasim resim çekerken, bir yandan da konusuyoruz. "A Turkish Tapestry"
adli, ailesini anlattigi kitap yeni çikmis. O hikâyeler de ilginç ama beni esas etkileyen Sirin Devrim'in
hayati.
Istanbul'da, New York'ta, Bagdat'ta, Mihvaukee'de geçmis; maceralar, asklar, dostluklar, partiler, sik
giysiler, tiyatro ve sanatla dolu, rengârenk bir hayat. Tunç Yalman, Altemur Kiliç, Bülent Ecevit,
Fahrünnisa Zeid, Çevat Sakir Kabaagaçli, Füreya, Mücap Ofluoglu, Aliye Berger, Muhsin Ertugrul ve
daha birçok ünlü ismin rolleri paylastigi bir dönem filmi adeta!
Sohbet uzuyor, ve Sirin Devrim bana evi gezdiriyor.
Rengârenk dösenmis yüksek tavanli bir Manhattan apartmani. Sirin Devrim, bana dekorasyonda
beyazlardan, grilerden nefret ettigini, Osmanli'da sarilarin, yesillerin, kirmizilarin çok kullanildigini, son
zamanlarda Türkiye'deki beyaz merakini anlamadigini söylüyor. Yatak odasinin tuvaletine kadar giriyoruz!
Devrim, "Burasi", diyor, "New York'un en manzarali tuvaleti!" ve basiyor kahkahayi. Gerçekten tuvaletin
duvarinda, yere yakin küçük bir pencere var ve bu pencere denize bakiyor!
En sonunda istedigim kitap
O günden yaklasik dokuz yil sonra, elime, ne zamandir yazilmasini istedigim kitabi aldim: "Sirin".
Sirin Devrim, bu defa kendi hayatini konu etmis. Çok içten bir otobiyografi.
Devrim'in kisiligi gibi renkli ve sasirtici.
New York'taki röportajdan sonra bir daha Sirin Devrim'le karsilasmadik, ama kitabi okurken, o çin çin
sesini, etken, ortama hâkim tavirlarini, fotografçiya poz verirkenki profesyonelligini bir kez daha
hatirladim.
Sirin Devrim'le tanismis olmaktan çok mutluyum. Bence kitabi alip siz de tanisin...
Bodrum'un (bu yaziya kadar) en iyi saklanan sirlari!
2003 yazi itibariyle Bodrum ve çevresinde bulunanlara özel hizmetim ve yerel gazetecilik konusunda yeni
bir adimdir. Buyrun.
Tabii böyle baslik atarim!
Geçen yil Bodrum'da gittigim Gümüslük'te az bilinen, sessiz, sakin Limon Cafe'yi yazmistim. O gece
söylenenlere göre "Limon Cafe'nin kapisinda kuyruk varmis, ayrica da (sikâyetçi eski müsterilerin
deyimiyle) ortada ellerinde purolariyla lacivert blazer'li adamlar dolasiyormus!" Yediden yetmise kültür
mozaigi bir hedef kitlem var, ben ne yapayim?
Sunu da söylemeden geçemeyecegim, ayni hedef kitle dört ay boyunca kitabimi satis listelerinde
tutmakla kalmadi, korsan kitapçilar da sayemde birer yazlik, araba falan edindiler! Zira Bodrum
Havaalam'nin kendi kitapçi dükkâninda korsan kitabi açik açik satilan baska yazar var mi bilmiyorum!
Hepsine haram olsun, gözlerine dizlerine dursun. Yetkililer hâlâ "Ne var canim, vatandas kazansin"
zihniyetinde oldugu ve korsan kitapçilar yakalanip ihbar edildiginde 48 saat içinde hapisten çiktiklari
sürece, benim de elimden beddua etmekten baska bir sey gelmiyor. Ayrica insan "Ben bir daha niye kitap
yazayim ki, manyak miyim?!" diye de düsünüyor. Tarkan'la ortak bir problemimiz olacagini hiç tahmin
etmezdim!
Tabii Bodrum'un en iyi saklanan sirri, havaalaninda korsan kitabimin satiliyor olmasi degil!
Muhtemelen su anda Bodrum'da in ve cinin plaj voleybolu oynuyor olmasi. O Televole'lerin "Bodrum
geceleri yikiliyooo, ortalik toz duman" falan demelerine bakmayin. Restoranlar bos, plajlar sakin.
Türkbükü'nün son durumunu açikliyorum: Deniz kenari Etiler! Bu yil belirli yerler disinda bölgenin tadi
biraz kaçmis kanimca. Ünlü seyretmeye gelenler, yüksek müzik, çalgili malgili Türk poplu bir durum var.
En iyi ve nispeten sakince yemek yine Ada Otel'deki Changa'da yeniyor. Bu kiyidaki restoranlara
teknenin Zodiac botuyla çikmiyorsaniz yazik size!
O zaman ne yapacaksiniz? Gülse'yi takip edeceksiniz. Baska bölgeler de kesfedeceksiniz. Örnegin
Bitez-Ortakent bölgesi, ki bendeniz bir süredir yillik iznimin zannediyorum bir bölümünü falan degil,
tamamini burada kullanip bitirmis durumdayim.
Meraklisi için bu hafta, bu bölgenin en iyi saklanan sirlari:
Palavra Balik, Ortakent: Klasik, yalin bir balikçi istiyorsaniz burasi dogru adres. Bildiginiz Ege mezeleri,
deniz börülcesi, kalamar, kabak çiçegi dolmasi, sudur budur, en basit ama müthis lezzetli haliyle burada.
Denizin neredeyse içinde, kumlarin üzerinde masalar, ancak amatör bir servis. (0252 358 62 90)
Tantra, Ortakent: Bali'deki halayimdan beri bu kadar ihtimam, simartilma, birinci sinif servis görmedim.
Nefis bir mandalina bahçesi içinde bir tas ev. Müsteriden çok çalisan var. Hepsi sik, beyaz keten
kiyafetler giymisler, tütsüler, mumlar, Dogu temasi anlayacaginiz. Yemekler güzel, yerli tatlarin azicik
"fanfinfon" hale getirilmisi. Karidesli deniz börülcesi, erikli kabak gibi. Bir taraf restoran, bir taraf gececiler
için "lounge". Lounge'da sabah dörde kadar gayet lezzetli atistirmalar
da var. Isterseniz masaj ve tai chi dersi de cabasi... (0252 358 64 53)
Arsipel, Bitez: Aktur Sitesi'nin içinde bilenin bildigi birinci sinif balik restorani. Feslegenli çig balik
favorim, çig karides, kalamar izgara mükemmel. Denizi tepeden gören, süssüz ama rafine Arsipel'e
muhakkak rezervasyon yaptirin. (0252
343 10 16)
Bitez Dondurmacisi: Bitez'de yol üstünde, Bitez Plaji ayrimina gelmeden sagda göreceginiz sakin,
mütevazi dondurmaci, özel davetlere dondurma yapan, Havana'da satilan tekilali dondurmayi imal eden
yer. Aroma kullanilmiyor, bütün dondurmalar mevsimdeki meyvelerle yapiliyor. Karadut, köylerden
toplanip geliyor mesela. Gerçekten müthis.
Daha sonra baska bölgelere dadanacagim, arastirmaci gazeteci diye buna denir!
Türkbükü'nden bildiriyorum, her sey çok "butik"!
Boncuklar, yemeniler, taslar, kumlar hepsi çok butik. Esi benzen yok, acaip bir seyler. Yazar bize ne
vermek istiyor? Bodrum'da alisverisi unutun!
Bodrum izlenimlerim sürüyor. Bu hafta Türkbükü'ndeyim.
Türkbükü'ndeyim dediysek, aslinda bu yaziyi size Ortaköy dolaylarindan yaziyorum. Neden derseniz,
gazeteci adama tatil yok! Bir oradayiz, bir burada sizin anlayacaginiz.
Üçer dörder günlük is-arkadas-aile temaslari amaçli Istanbul ziyaretlerim sürüyor. Fakat ne yaptim
ettim, "yazlikçilik" hayalimi bu sene gerçeklestirdim. Allahin ve gazetedeki amirlerimin izniyle agustos
ortasina kadar köse yazilarima güneyin sirin tatil beldesi Bitez'den devam edecegim! Yani liseden beri ilk
kez "Aksam mangalda köfte yapalim mi?", "Ay bugün denize inmeyecegim, bahçede kitap okuyayim
diyorum", "Selim Bey, sizin begonviller ne güzel açmis maasallah, bizimkilerin keyfi yok nedense" temali
bir tatil yasiyorum. Yavaslarim, gevserim diye düsünüyordum, ama ne mümkün! Yazlikçilik geçmis
bizden. Hiz bagimliligi olusmus yillardir. Gevsemeyi atlayip direkt depresyon asamasina geliyoruz!
Yine oturup yazmaya basladim, ki siz bu ürünleri kis sezonunda seyredip okuyacaksiniz diye planliyorum.
Bu vesileyle yillardir önünden geçip "Vah vah"ladigim muhtesem antik tiyatronun Turkcell tarafindan
toparlanip daha muhtesem hale getirilmesinin ve bundan sonra orada bir sürü gösteri seyredecek
olmamizin, Bodrum'u bana bir kez daha sevdirdigini söylemem lazim.
Her neyse, ben size Türkbükü'nü anlatacaktim degil mi?
Her seyden önce, evet Bodrum tenha. Türkbükü derseniz, o biraz acayip bir durum.
Sunu söyleyebilirim ki, son günlerde Bodrum turizmini Tarkan kurtariyor! Müsteri mi yok, dükkân sinek
mi avliyor, patlat bir Dudu Dudu, izdiham olsun. Kesinlikle uydurmuyorum.
Türkbükü'nü bilmiyorsaniz gözünüzün önünde canlandirayim. Plajsiz bir deniz. Yan yana iskeleler, o
iskelelerin yan tarafi yürüme yolu. O yolun iki yaninda restoranlar, oteller, barlar ve bir bölümde de sagli
sollu saticilar. Agirlikli olarak kumas, incik boncuk, elbise vs. satiliyor.
Türkbükü'nde yürüyoruz. Ortalik sakin. Derken lokal bir kalabalikla karsi karsiya kaliyoruz ki, geçmek
mümkün degil. Herkes birbirinin üstünde. Ya bedava bir sey dagitiyorlar, ya bir ünlünün üzerine saldirilmis
gibi bir görüntü.
Burasi Ship Ahoy. Türkbükü'nün en eski, en popüler mekânlarindan biri, ve o esnada Ship Ahoy'da
Dudu çaliyor! Olay bu! Herkes dans ediyor, herkes kendinden geçmis. Ship Ahoy bir boydan bir boya
olsa olsa 10 metredir, ama bizim kalabaligi yarmamiz, yer yer takilip kalmamiz, bütün sarkiyi bitirmemize
sebep oluyor. Yaklasik bes dakika! Oradan çikinca, Bodrum yine tenha!
Türkbükü, bir nevi Etiler demistim. Her seyin subesi var. Tike, Changa, Mey Restoran, Havana...
Her seyin subesi olunca fiyatlar da Etiler-Nisantasi seviyesine gelmis. Butik otellerin yanindaki her sey
"butik" olmus!
Bahsettigim sokak tezgâhlarinda oyali, pullu yemeniler soruyorsun, cevap: "30 Milyon. Indirim mi?
Sizi ailece çok seviyoruz ama olmaz! Bunlar çok butik, hiçbir yerde bulamazsiniz!" Yemeni yahu!
Boncuk bilezik tezgâhina gidiyorsun: "Tanesi 25 milyon. Bu camlari bir usta yapiyor, çok butik, özel
seyler, asagisi kurtarmaz abla!"
Simdi siz benden Türkbükü'nün en iyi saklanan sirlarini istersiniz! Yagma yok, tavsiye ettigim Bitez
Dondurmaci-si'nin önünü kuyruk yapmissiniz! Dondurmaci bana çok mütesekkir, fakat ben size
mütesekkir degilim! Karadut dondurmasi stoklarini bir gecede bitirmissiniz yahu! Iyi ki yazdik, biz ne
yiyecegiz? Limon, çikolata ve kayisi çok kötü, aman sakm yemeyin, gözünüzü seveyim!
Yine de sizi kirmayayim. Türkbükü'nün en iyi saklanan sirri, sahilde, yine kumlarin üzerine konmus
masalarda müthis meze ve balik yenen Hasan'in Yeri'dir.
Bodrum'un neresindensiniz? Ben içindenim!
Sadece ilginç adresler vermekle kalmiyorum, kendi tezlerimle de dimaglari zenginlestiriyorum.
"Bodrum'da tatilde, kafasina göre yaziyor, maasi kapiyor" diyenler utansin!
Hey gidi günler hey. Insanlardan olusan trafik sikisikligi kavramiyla ilk tanismam, Bodrum tatillerime
denk gelir. Tee, iki üç sene önce, o Barlar Sokagi'nda yürüyemezdiniz. Hani böyle kalabalikla tek vücut
halinde yürürken yürürken, yolun daraldigi noktalarda trafik tikanir, öylece durur beklersin...
Ve fakat, simdilerde bu trafikten eser yok. Kavga dövüs hariç, Barlar Sokagi cennet gibi.
Hatta benim teorime göre yillardir dostluk ve baris içinde yasayan Barlar Sokagi'nda bu yil sokak
kavgalarinin artmasi da bu tenhalik yüzünden.
Izah edeyim.
Barlar Sokagi'nda tabiatiyla geçtigimiz yillarda da içki içilir, gelen geçene sinir olunur, "kariya kiza"
sarkilirdi. Bu olaylar Bodrum'a 2003 yazinda gelmis degil. Ne var ki, yukarida anlattigim trafik yüzünden
ani hareketler yapmak, silah çekmek, hatta eli kolu hareket ettirmek teknik olarak imkânsizdi.
insanlar vücutlarini birbirlerine yapistirip sardalya konservesi gibi yekpare yürürlerdi. O yüzden
firlatma, vurma, çakma gibi hareketler de görülmemisti.
Oysa artik ortam Uzakdogu dövüs sporlarina bile müsait.
Bu yilin tenhaliktan ve turist kiz azligindan mütevellit can sikintisini da hesaba katarsak, bu millet kavga
etmesin de ne yapsin.
Bu konuya da açiklik getirdikten sonra, beklediginiz an geldi çatti, iste Bodrum'un içinin en iyi saklanan
sirlari! Lütfen yazdigim dondurmaciya yaptiginiz gibi talan etmeyin! "Halk Gülse'nin tavsiye ettigi yerleri
istila etti, vatandas buralardan faydalanamiyor" gibi bir durum olmasin!
Dalyanci: Ben ona Bodrum'un Costa Boda'si diyorum. Hani su elle boyanan ünlü Iskandinav cam esya
markasi var ya.
Engin Dalyanci okullu bir ressam. Adnan Turani'nin ögrencisi. Simdi Bodrum'a ait bir marka yaratmis.
Taklitlerini bile görmüs olabileceginiz çesit çesit balik desenli tabaklar, saatler, ev esyalari... Benim
favorim firçayla boyanmis olanlar. Hiçbiri birbirinin ayni degil. Bir bakin bakalim. Cumhuriyet
Caddesi'ndeki, yani Barlar Sokagi'ndaki subesinin önünden geçmis bile olabilirsiniz. (Tel: 0252 313 02
14)
Sandaletçi Ali Güven: Hâlâ duymadiysaniz, duyun. Ali Güven, bana göre bir tür roman kahramanidir.
Ali Usta, 1966'dan beri Bodrum'un ünlü sandaletlerini yapiyor. Ama öyle elinizi kolunuzu sallaya sallaya
gidip, sandalet alip dönemezsiniz. Ali Usta önce bir ayaginiza bakacak, inceleyecek. Size en yakisan
modeli kafasinda çizecek, ve sansliysaniz, (bir de tabii bu is için iyi bir bütçe ayirdiysaniz!) yedi sekiz ay
sonra sandaletiniz hazir! Ama paranin satin alabilecegi en iyi sandaletler bunlar. Vurdula denen özel
köseleyi tek parça olarak dikiyor. O kösele ki dana derisinin bir yil palamut ve çam kabugunun suyunda
bekletilmis özel bir versiyonu. Yasli ustasi da tek kalmis. O kösele ustasi da giderse bu is bitecek. Bu
kadar özel bir sandalet giyeceksiniz yani. Ali Güven'in inanilmaz
hayatindan eski Bodrum ve Londra anilari dinlemek de bonus. Ali Usta ünlü Türk müsterileriyle hava
atmayi sevmiyor. Ama biz yabancilardan bir iki isim sayalim: Mick Jagger, Bianca Jagger, Bette Midler,
Donna Karan. (Tel: 0252 313 22 16)
Alisveris yeter, aciktik, diyorsaniz, madem paraniz bitti, çok hesapli ve çok lezzetli iki önerim var.
Karadeniz Pidecileri: Bodrum'un içinde, ara sokaklarda birçok balikçi, birçok meyhane vardir. Çogu
da iyidir aslinda. Ama benim tavsiye edecegim, asagi yukari on yildir, (denedik de söylüyoruz) tadini ve
kalitesini degistirmeyen Bodrum içi Karadeniz Pidecileri olacak. Bunlar yine Cumhuriyet Cadde -si'nin
Hilmi Oran Meydani'nda iki adet olarak karsilikli dururlar. Açik havada ahsap banklara oturarak birinci
sinif, süper lezzetli Karadeniz pidesi yersiniz. Gece hayatindan önce de, sonra da, tok tutan, enerji veren,
mideyi kurtaran bir seçenektir! Kiymali, sucuklu, kasarli, yumurtali veya yukaridaki-lerden hepsi! Size
kalmis!
Diger favori dondurmacim: Bitez Dondurmacisinin yeri sapa geliyorsa, iste ikinci bir adres. Bodrum'un
içinde, karakolun karsisinda, Özsüt'ün yanindaki dondurmaci tezgâhi, Bodrum'un çok iyi bilinen ama
reklami yapilmayan bir cevheridir. Denerseniz, diger örneklerine göre farkini anlarsiniz. Burasi da
karadutlu degil de, çikolatali dondurmanin kitabini yazmis. Pideden sonra iyi gider.
Illa ki bir bitis cümlesi yazmak gerekirse, Bodrum, tenhaligina ragmen hâlâ isikli, hâlâ renkli, hâlâ civil
civil sevgili okuyucular.

Hiç yorum yok: