Siz bu satirlari okurken, inanmayacaksiniz ama, ben bir kayit stüdyosunda rap yapiyor olacagim!
Albüm yapmiyorum, yanlis anlasilmasin. O kadar da degil. Zaten "Törkis Kazanova" adli besteyi Petek
Dinçöz kapinca, ben de müzige küstüm bir manada. O, benim çikis parçam olabilirdi. Kismet.
Dizim baslayacak ya, onun jenerik müziginde bir bölümü benim sesimden dinleyeceksiniz. Melodik
söylemeyecegim, rap yapacagim. Korkmayin yani.
Müzige olan ilgim, çocukluk yillarima dayanir.
O yillarda her simarik kiz çocugu gibi, eve misafir, es, dost, akraba geldiginde, onlari eglendirme görevi
bana verilirdi.
Sanatçi taklitlerim, gösterimin belkemigini olustururdu. Özellikle Nilüfer'den "Göreceeek
göreeceeksiiiin" adli sarki ve Ajda'dan "Kimler Geldi Kimler Geçti" en çok istek alan parçalarimdi.
Misafir pek eglenir pek gülerdi, çilginca da alkislarlardi. Ben bunu Tanri vergisi yetenegime ve gösterinin
basarisina yorardim. Ama tahmin edebileceginiz gibi, asil eglence "Kimler geldi, hayatimdan kimler geçti"
sözleriyle baslayan bir
parçanin dört yasinda, göbekli ve ponponlu çorapli bir kiz çocugu tarafindan "en hisli duygularla"
okunmasiydi.
Ilkokul hayatim boyunca, sinifin en çaliskan ögrencilerinden biri olarak, okula gelen müfettisleri dumur,
ögretmenimi rezil ettim!
Müfettis: Sen, mavi gözlü, kalk bakalim...
Ögretmen: Gülse en basarili ögrencilerimizden, müfettis bey, hem de sinif baskani.
Müfettis: Aferin. Büyüyünce ne olacaksin? Mühendis mi? Doktor mu? Avukat mi?
Gülse: Sarkici!
Neyse ki ön siramda oturan ve yine iyi bir ögrenci olan Serap da dansöz olmak istiyordu. Oradan
kurtariyorduk.
Sanat müzigi denemem
Müzik defterini tamamen kapatmis, kalbime gömmüstüm.
Ta ki...
Geçen yil, g.a.g.'in ellinci programini kutladigimiz o anlamli güne kadar.
Sov dünyasi böyledir iste sevgili okuyucular. Her an her sey olabilir. Saniyordum ki, g.a.g. korosu
esprisini playback falan halledecegiz.
Ben ne bileyim canli Türk sanat müzigi icra edecegimi!
Hayir, hadi biz anira anira gülüp egleniyoruz, sazlara yazik degil mi?
Adamlar profesyonel müzisyen. Keman, darbuka, kanun manun, ne varsa kapip gelmisler.
Bana da kabarik saçlar yapmislar, simli bir makyaj, kirmizi ruj, ancak kiyafet kot tisört. Sarkiyi böyle
kaydedecegiz, sonra giyinip çekecegiz.
Ebru Gündes'in konser öncesi hâli tadmdayim.
O hâlimle adamlarin yanma gittim'. Saz ekibi, tam olarak g.a.g.'m hedef kitlesi degil tabii. Zaten geceleri
çalistiklarindan, "A, iste bu g.a.g.'daki kadin, komedyen yani, hihihohoh"
gibi bir tepki olmadi. Daha ziyade, tam da korktugum gibi, "Solist hanim böyle buyursun, La minör'den
mi girelim?" biçiminde gergin dakikalar yasattilar bana.
"Ben aslinda sarkici degilim, komedyenim, dalgamizi geçecegiz" falan diyorum, kimse beni dinlemiyor.
Viski için, ses açilir
Daha yasli ve olgun görünen kemanciyi yakalayip dedim ki: "Benim sesim kötüdür, siz bana katilin,
arada kaynayayim bari." Bilgelik dolu gözleriyle bana bakti ve dedi ki: "Kötü ses yoktur hanimefendi.
Herkes güzel sesli dogar. Önemli olan sesi egitmektir. Bir iki deneme yapalim, bakin siz de
inanamayacaksiniz ne güzel okudugunuza!"
O gazla, demisim ki: "La minör'ü falan bosverin, girin, ben size yetisirim!"
Sarki da Türk musikisinin en zor eserlerinden biri: "Dönülmez Aksamin Ufkundayiz" adli segah eser.
Beste Münir Nurettin Selçuk, söz Yahya Kemal Beyatli, solist Gülse Birsel!
Daha ilk denemede, ki ben gerçekten ruhumu katarak söyledigime inaniyorum, saz arkadaslarim dediler
ki: "Viski getirtelim sete, sesinizi hemen açar!"
Prodüksiyon çalisti. Üç dakika sonra viskimi içmis ve sesimden bir Muazzez Abaci tinisi beklentisi içine
girmistim.
Dönülmez Aksamin Ufkundayiz, benim yorumumla post-modern bir biçim kazandi. Neden sonra fark
ettim ki, saz arkadaslarim viskiden götürüp duruyorlar. Kalbime bir biçak gibi saplanan aciyla, gerçegi
kavradim: Sazlar sesime tahammül edebilmek için viski istetmislerdi!
Keman çalan iyi niyetli amca, hâlâ umudu kesmemis. Bir yandan çalarken, bir yandan kâh cesaret
veren, kâh acir gözlerle bana bakip tempo veriyor. Ben, viskinin de etkisiyle, döktürdügümü
düsünüyorum ama, bir tane genç kanuni var, o arada, "Öffff" diye fenalik geçiriyor. Bu sefer bende
"Acaba Muazzez Abaci kadar iyi degil miyim?" süpheleri uyaniyor!
Üçüncü denemede sesim kisildi. "Diyaframdan söylemedi-niz mi?" gibi bir seyler gevelediler. Diyafram
nerede bilsem, simdiye kadar Ebru Gündes olurdum, sen ne diyorsun?
Sazlar yiprandi ama o programda hem biz hem g.a.g. seyircisi pek eglendik.
Simdiyse kayit teknolojisinin nimetlerinden yararlanmaya gidiyorum.
Belki de tür yanlisti. Belki de çaglayan gibi sesim Türk musikisine degil, rap'e daha uygun.
Görecegiz bakalim...
9 Kasım 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder