9 Kasım 2008 Pazar

Alfa alfa filizine dogru adim adim!

Biktim bu beslenme arastirmalarindan. Ne yiyelim kardesim? Biktim be. Kararinizi verin. O güne kadar
ben iskenderimi yer, kadayifima ekstra kaymak isterim. Bu kadar.
Birisi bana ne yemem gerektigini söylerse çok mutlu olacagim!
Simdi de en son tüyler ürpertici gelismeyle karsi karsiya-yiz! Hidrojene yaglar, yani fast food dedigimiz
gidalari pisirirken kullanilan, islem görmüs, yüksek isilara dayanikli yaglarin kanserojen oldugu çikmis
ortaya.
Buyrun buradan yakin diyecegim, ama bu yaglar yanmi-yormus da!
Hamburger köftesinin, patatesin kizartildigi hidrojene bitkisel yaglar, içinde defalarca kizartma yapildigi
halde yanmi-yor, ancak çok yüksek bir isida normal yaglar gibi davraniyor-larmis.
Yani, vücudumuzun 36-37 derece oldugunu düsünürsek, hidrojene yaglar vücutta, öyle olduklari gibi
takilarak, obezi-teye, daha sonra da belki kansere yol açabiliyorlarmis.
Ah ben bunlari biliyordum da iste...
Efendim, 94 yilinda New York'a gittim ben. Okulun ilk günü, yeni tanisilan arkadaslarla ögle yemegine
çikildi.
Broadway'in üzerinde, okula birkaç blok uzaktaki bir "Organik Gida" lokantasina götürdüler beni.
O gün söyle düsündügümü hatirliyorum: "Organik olmayan gida nasil bir sey ola ki? Sentetik tavuk,
sentetik pilav, sentetik salata diye yemekler mi var bu Amerika'da?"
9O'li yillar Amerika'da organik tarimin, hormonsuz, kimya-salsiz sebze meyve yetistirmenin, dogal
gidalarla hayvancilik yapilmasinin baslayip popüler oldugu yillardi.
Organik Gida Dükkâni adli lokantaya girdik. Alt katta, hani bizim meyhaneler gibi bir camli buzdolabi
var. Oradan bakip yiyecegi seçiyorsun. Ya satin alip paketlettirip gidiyorsun ya da yukari katta oturup
yiyorsun.
Camli buzdolabina bakildiginda, kelimenin tam anlamiyla, "bu lokantada yiyecek bir halt yoktu"! Tipsiz
otlar, kepekli ekmek, birkaç bulamaç görünüslü karisim.
Yukari çikip mönüden siparis verdik. Yanimdaki iki kiz "alfa alfa filizli sandviç" istediler. Bense, herhalde
nisuaz salata gibi bir seydir, hani karisik yesilligin üzerinde yumurta, ton baligi, zeytin meytin vardir diye
"ton baligi salatasi"nda karar kildim.
Sonuç bir fiyaskoydu! Ben ton baliginin ne idügü belirsiz (ve dolayisiyle muhakkak organik) bir sos
içinde ezilip perisan olmus halini didiklerken, arkadaslarim, içine pis kokulu tatsiz tuzsuz alfa alfa filizi
doldurulmus kepek ekmeklerine yumuldular!
Hayatimda bu kadar sasirdigimi hatirlamiyorum. Bir insan böyle bir seyi ögle yemegi olarak yiyebilir
miydi? Allah açlikla terbiye etmesindi, ve daha önemlisi ben bu New York denen yerde nasil
yasayacaktim?!
Çikista kendimi bir Çin lokantasina attim ve Amerika'ya gelmis tüm göçmenler için sükrederek karnimi
doyurdum.
O dönemde Amerika'da çikan yazilarin birçogu beslenme
üzerineydi. Konservelenmis gidalarin çogunda kanserojen madde bulunmustu. Sebze ve meyvelerin iri
yarilarina süpheyle bakiliyordu. Kirmizi et zaten zararliydi, tavuklar eselenmeden yapay çiftliklerde
büyütülüyordu, denizler kirliydi ve görünüse bakilirsa, bu durumda alfa alfa filizli kepek ekmegi en güvenli
seçenekti!
Bir de tabii, en çok bu hidrojene bitkisel yag hakkinda konusuluyordu.
Sadece fast food'da degil, her yerde hidrojene bitkisel yag vardi. Uzun zaman dayanabilen bütün
gidalarda: Cipsler, bisküviler, gofretler, çikolatalar, mikrodalgada isitilip yenen donmus yemekler...
Ve bu hidrojene bitkisel yag, vücut isisinda yanmadigi için, hayatinin sonuna kadar, tüm anlarinda seninle
birlikte yasiyor, ayrilmaz bir parçan oluyor, sonuçta da seni, sisman, nedense kilo veremeyen, üstelik
kanser olma riski yüksek kalabaligin arasina katiyordu.
Türkiye'ye geldikten sonra, bu tür takintilarimda büyük ölçüde azalma oldu.
Zaten fast food'dan zevk almayan bir insan olarak, "ne olsa yerim" tavri içindeydim bir süredir.
Ancak görüyorum ki hidrojene yaglar konusunda bir bilinçlenme var. Organik gida dükkânlari açilmaya
basladi. Balimizi bile seçerek yiyoruz.
Ben bu gidisati biliyorum arkadaslar. Önce ates pahasina küçük, yampiri domatesler almaya
baslayacagiz, yumurtayi köyden getirtecegiz. Ardindan yedigimiz tavugun soyagacini isteyecegiz.
Son asamada da beni Nisantasi'nda bir kafede alfa alfa filizi doldurulmus köy ekmegi yerken
göreceksiniz.
Titrerim mücrim gibi baktikça istikbalime!

Hiç yorum yok: