Uzaylılar aramızda!
Amsterdam 'da bulunan Luca isimli çocuk uzaylıy-sa, benim bir sürü arkadaşım da öyle! Hatta bazı sanatçılar ve çoğu politikacı da... Belirtiler aynı zira!
İki hafta önce, Amsterdam Merkez İstasyonu'nun 2 numaralı peronundaki Burger King'de sahipsiz bir çocuk bulundu.
Boynundaki isim kolyesinde "Luca" yazan çocuğun saçları ve kaşları yok.
Fiziksel yapısında, özellikle kafasında çeşitli farklılıklar görülüyor. Davranışları mekanik, tammlanamayan bir dil konuşuyor, daha doğrusu anlamsız sesler çıkarıyor ve karşılaştığı olaylara duygusal tepkiler vermiyor!
Yani gülmüyor, ağlamıyor, heyecanlanmıyor.
Birçoklarına ve Türkiye'deki Sirius Ufo Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi'ne göre, büyük ihtimalle Luca bir uzaylı!
Oldum olası severim uzaylıları. Bana bir zararları dokunma-mıştır!
Ne zaman uzay gemileriyle ziyarete gelseler, dış politikaya, ekonomiye, şudura budura dalmış sıkıcı dünyada tatlı bir heyecan olur!
Uzaylı, mahalleyi dolandırıp kaçtı!
Ayrıca en sevdiğim asparagas haberler de uzaylılarla ilgilidir.
Amerika'da sırf "Sapık uzaylı Mississipi'de iki kız kardeşle alem yaptı" veya "Oklahoma'ya uçan dairesiyle inen uzay-lı, 27 yaşındaki porno yıldızına tecavüz ettikten sonra, kadının cüzdanını çalıp uçarak uzaklaştı" gibi yaratıcılıkta sınır tanımayan haberleri için National Enquirer gazetesi alırdım!
Buradaki "haber fotoğrafları" da birer gazetecilik dersiydi.
Mesela Oklahoma'da geçen olayda, porno yıldızının, yatakta, tecavüzden hemen sonra çekildiğini varsaydığım, yorgun, şaşkın, fakat dantel çamaşırlı ve bol makyajlı büyük boy fotoğrafının yanında, muhtemelen 2. sınıf bir aktörle, bir şeytan çiziminin bilgisayarda birleştirilmiş ve "kötü niyetli uzaylı" olmuş hali yer alırdı.
Resim altları ayrı şaheserdi.
"Nadine (27): Bana uzaydaki kadınların frijit olduğunu söyledi ve evlenme teklif etti. Ona güvenmiştim, oysa cüzdanımı çaldı!" veya "Bu boynuzlu, kuyruklu, yeşil renkli adamı görürseniz sakın borç vermeyin ve hemen karakolu arayın!"
Uzaylıların bizim kadar "kirli, çürük ve adi" olabilirliklerine dair korkularımız kendi kötülüğümüzden!
Kafalarına taş atmaya çalışmanın, hatta, geçen günlerde sey-retmişsinizdir, tüfekle uçan daire beklemenin başka açıklaması olamaz. "Bu antenli herifler gelip tarlama konacak, beni vurup karımı, kızımı kaçıracak!" gibi endişelerden!
Oysa uzaya götürülüp birtakım deneylere tabi tutulduktan son-
ra geri getirildiğini iddia eden insanların anlattıkları dışında, hiçbir kötülüklerini görmedik gariplerin! Hatta pek pratik tipler de değiller!
Niye ikide bir geliyorlar?
İkide bir buralara gelip gidiyorlar. Nereden baksan koskoca uçan daire, bunun yakıtı var, personeli var, yemesi içmesi, cep harçlığı, vergisi... Her seferinde o kadar yol çekilir mi?
Koy bir gizli kamera, neyi merak ediyorsan gezegeninden, oturduğun yerden seyret kardeşim!
Işık hızıyla giden uçan daireyi icat etmişsin, elinde video kamera mı yok?
Amsterdam'da bulunan "uzaylı çocuk" Luca, gerçekten uzaylı mı, araştırılacak. Hatta bu amaçla bizim Sirius'çular bile yetkililerle temasa geçmiş.
Amsterdam'a hiç gittiniz mi bilmiyorum ama bence oradaki tek uzaylı Luca değil!
Amsterdam, New York, Londra, hatta İstanbul gibi şehirlerde, sokağa çıkınca şöyle bir alıcı gözle etrafa bakın! Ne demek istediğimi anlayacaksınız.
İstanbul'daki tek UFO müzesinin Beyoğlu'nda olması tesadüf mü sizce?
İlkokul arkadaşlarınızı bir gözünüzün önünden geçirin. Hatta ilkokul öğretmeninizi, lisedeki kimya hocanızı, üniversitedeki rock grubunun elemanlarını, okul birincisini, mahallenin delisini, ofisteki muhasebe müdürünü, üst kat komşunuzu, kuaförünüzü, Ra-fet El Roınan'ı...
Onlar aramızda!
Men in Black filmlerindeki gibi sessiz sedasız, bizlerle kaynaşmış, yaşıyorlar!
Luca'nın saç ve kaşlarının olmaması dışında, elimizde uzaylı olduğuna dair tek bulgular, davranışlarının mekanik olması,
275
duygusal tepkiler vermemesi, gülmemesi, heyecan göstermemesi ve ne dediğinin anlaşılmaması. Bizdeki bazı politikacıların bana hep başka gezgenlerdenmiş gibi gelmesinin sebebi de böylece ortaya çıkıyor. Adamlar uzaylı!
Belki, ilk başta, düzayak, geminin inmesi kolay diye Ankara'yı tercih ettiler; sonra da baktılar izzet, ikram, yerleşiverdiler.
Böylece yurt dışına "inceleme gezilerine" giden Ankaralı heyetlerin de neden eşi dostu beraberlerinde götürdükleri, seminerlere katılmak yerine neden alışveriş yaparak vakit geçirdikleri de ortaya çıkıyor. Kıyak iş gezisi bir uzay geleneği! Gizli kamera sistemi kurmak yerine ikide bir buraya gelmenin temelinde yatan 226. zihniyet!
Yoksa şark tembelliğiyle, sorumsuzlukla hiç ilgisi yok...
Kötü niyetli uzaylılar yüzünden!
GAYET CIDDIYIM! - Gülse Birsel | Alıntıdır
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder