9 Kasım 2008 Pazar

MARKET KURALLARI

Bütün eglence sekillerimiz kurallara bagli.
Spor salonuna git, kartini göster, havlu al, dolap anahtari al, içeri gir, aletleri kullandiktan sonra havlunla
kurula, anahtari geri ver...
Havuzda yüzeceksen daha da beter, "havuz kurallari" vardir. Ve bunlar, büyük tabelalara yazilidir,
yüzme zevki önceden kaçsin diye:
"Havuzun saatleri sunlardir, girmeden dus aliniz, ayaklarinizi dezenfektanli suda yikayiniz, bone takiniz,
atlamayiniz, ziplamayiniz, eglenmeyiniz, ciddi yüzünüz."
Bazi restoranlarda kravat ve ceket zorunludur. Diskolarin kapilarinda sira beklenir, ikiser üçer alirlar,
bazen eliniz damgalanir. Toplama kampi gibi!
Market kurallari da vardir. Güvenlikten geçtiginiz falan yetmiyormus gibi, paranizla rezil olursunuz.
Paketleri aldiniz, tek bos kasanin önündesiniz:
"Burasi ekspres kasa, üç parçadan fazla almiyoruz." Kurala bak.
Ekspres kasa!
Sen bu kasadan da müsteri al, kuyruklar bitsin, hepsi ekspres kasa olsun. Ayrica ne kadar çok alisveris
yaparsak o kadar iyi müsteri olmaz miyiz? Niye az alisveris yapani tesvik ediyorsun?! Çok alisveris
yapanlara özel "birinci sinif kasa", "prestij kasasi", "altin kasa" falan yapmaniz gerekmiyor mu? Güleryüzlü
kasiyer, alisveris sayilirken, oturacak yer, çay ikrami, isi bilmiyorlar.
Sen orada titriyorsun:
"Bir yogurt, bir portakal suyu, iki paket cips aldim. Acaba cipsler tek parça mi iki parça mi sayilir?"
Hayati kim bu hale getirdi? Almanlar mi? Bunu kim baslatti? Cevap istiyorum.

Hiç yorum yok: