Benim gibi rezil olmayin diye yaziyorum. Yaniniza yaklasan her assolistin niyeti kötü degildir. Sadece
"Semra Özal yapmak" istiyor olabiliri
Her sey o ödül töreninde basima geldi!
Özel Radyo Televizyon Yayincilari Birligi, internet kullanici oylariyla g.a.g.'i en iyi eglence programi
seçmis, sag olasin halkim!
Güzel de bir yemekli tören hazirlamislar. Gittik, oturduk. Ebru Cündübeyoglu, garip ama gerçek,
benden imza istedi. Ünlü ünlüden imza ister mi? Kitabi çok begenmis. Hos bir andi. Ödülümüzü aldik,
sudur budur. Her sey güzel.
Derken son günlerin popüler assolisti çikti sahneye: Umut Akyürek.
Musiki askimi fazla belli ettim!
g.a.g.'in 50. programini çekiyoruz... Hep "Ben Gülse Birsel ve saz arkadaslarim" diyorum ya... Haydi,
dedik, Türk Sanat Müzigi toplulugu gibi giyinelim. Ben klasik assolist, arkada g.a.g. ekibi koro, sarki
söyleyelim 50. programda. Hem egleniriz
de. Tabii biraz klasik assolist hareketleri çalismam lazim. Ara taksimlerde yere, havaya bakarak
kafayi sallama, elleri Emel Sayin gibi kullanma teknikleri falan...
Umut Akyürek genç ama eski usul bir assolist. Egitimli, klasik, agir... Tam hanimefendi sanatçi. Sahneye
çikar çikmaz g.a.g. ekibi "Haydi Gülse," dedi, "seyret, ezberle, aynisini yaparsin!"
Diktim gözlerimi Umut Akyürek'in üzerine. Hakikaten mükemmel. "Sahneyi dolduruyor" derler ya. Ve
fakat ben Umut Akyürek'in televizyon görüntüsü degil, gerçek oldugunu unutmusum! Ben ona bakarken,
o da beni görüyor tabii! Salonda benim gibi gözünü alamadan bakan baska musiki âsigi da yok, takdir
edersiniz ki! En ilgili dinleyen bile, arada sohbete ve/veya önündeki tandira daliyor!
Bu alakami Sayin Akyürek de fark etmis olmali ki, birkaç defa gülümsedikten sonra bana dogru
yürümeye basladi! Belki bos zamanlarimda Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne devam ettigimi falan düsündü.
Ve hem ekibin hem benim endiseli bakislarimizin arasinda, hoop diye gelip bana elini uzatti! Bir yandan da
içinde sürekli "bülbül" kelimesi geçen bir sarki söylüyor.
Assolist beni sahneye çikaracak! Bittim!
"Semra Özal" yapmak!
Bir kere bende sesin s'si yok. Olsa bile sarkiyi hayatimda ilk defa duyuyorum. Her seyi birak, sahneye
çikip assolistle Türk sanat musikimizden bölümler icra etmem, daha dogrusu edememem, ve bunun
kameralar tarafindan tespit edilmesi, beni imaj, karizma, kariyer açisindan ve her açidan bitirmez mi?
"Söyleyemem, sarkiyi bilmiyorum, sesim yoktur, n'olur, vallahi!" seklinde gergin yalvarislarim sonunda,
Umut Akyürek, playback'e agzini uydurmayi birakti ve fenalik geçirerek, eli hâlâ havada, dislerinin
arasindan:
"Sizi sahneye çikarmayacagim, sadece elinizi tutmak istedim," dedi!
Allah beni kahretsin! Racondan bu kadar mi habersiz olunur? Kadincagiz bana "Semra Özal" yapacak.
Hani assolistler devlet erkaninin, hatirli misafirlerin, ne bileyim Semra Özal'in yanina gidip elini tutarak
sarki söylerler, o da kafasini sallayarak katilir ya. Olay bu. On saniyelik, iki kuplelik bir sey. Versene elini,
ne korkuyorsun! Jestin karsisinda böyle mi yapilir?
"A çok özür dilerim" diye ezildim ve g.a.g. ekibinin masaya kapanarak gülmesi esnasinda, Umut
Akyürek'le "Semra Özal yaptik".
Ben kiim, assolist taklidi yapmak kim.
Umut Akyürek'ten huzurunuzda özür diliyor, kendisini kutluyorum!
9 Kasım 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder