Reklamları görüyorsunuz. Herkes genç, herkesin kanı kaynıyor. Plaj sahneleri, bikinili kızlar, dans edenler, trombolinde zıplayanlar...
Bana çok gerçekçi gelmiyor.
Neden derseniz, eğer bu bir tatil köyünde veya bir otelde geçiyorsa, muhakkak o trombolinde zıplamanın da kendine göre giysileri, saatleri ve kuralları vardır.
Kitleler halinde tatil yapmanın cilvesidir bu.
Odadan çıkılır, kapıdaki rahatsız etmeyin yazısını ters çevirmezseniz olmaz, odanız temizlenmez.
Havlu fişi alınır, havlu sırasına girilir, fışsiz havlu yasaktır.
Havuz kuralları diye bir şey vardır biliyorsunuz. Tabelaya yazarlar, en az 6-7 şıktır: Havuza girmeden duş alın, ayaklarınızı dezenfektan içeren küçük ayak havuzunda yıkayın. Havuz saatleri dışına
taşmayın. Şöyle giyinin. Çocukları sokmayın. Atlamayın. Gürültü
yapmayın. Bir alay laf.
Kahvaltı, yemek saatleri bellidir, odaya yemek götürmek yasaktır, tenis kortu vesaire gibi olanaklardan yararlanacaksanız, bir gün önceden isminizi yazdırmanız gerekir.
Sadece o otelde geçen, para yerine kullanılan fişler, boncuklar... Yani, kendi içinde özerk, otoriter bir ülke! E ben ofiste daha özgürdüm.
Bırakın işe gideyim! Rahat rahat ayağımı uzatır, kahvemi içer, bilgisayarımda fal bakarım.
GAYET CIDDIYIM! - Gülse Birsel | Alıntıdır
7 Kasım 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder