Yeni çıktı, bilmiyorum duydunuz mu...
Tavukçuluk firmaları, reklamlarında, tavuklarının kapalı çiftlikler' j de değil, gezip dolaşabildikleri açık alanlarda yetiştirilmesiyle övü-! nüyorlar.
Yanı, bu reklamı yapan firmaların sattığı tavuklar, hayattayken, kü-î çük bölmelerde oturup yem yiyerek değil, açık arazide eşelenerek, koşarak, oynayarak, (tavuklar nasıl oynuyor bilmiyorum) büyümüşler.
Şimdi, bu reklamlar, eğer tavuklara yapılsaydı çok etkili olurdu!
"Yîuıi tavuk olsam, tercihimi bu firmalardan yana kullanırdım. \ani zaten hayat kısa, sonumuz belli, bari güzel yaşayalım.
Ancak, tavuğu yiyen açısından, tavuğun güzel anılarla dünyamızı terk etmiş olmasının ne gibi bir farkı var, onu anlayamadım.
\ani âşık olmuş, koşuşturmuş, arkadaşlar edinmiş bir tavuğun kızartması iyidir de, hayatı oturarak, ve boş boş bakarak, hiçbir duygusal iniş çıkış olmadan geçirmiş tavuğun ancak ızgarası mı yapılabilir?
Doğal hayatçılarsa, bu kapalı kalmış tavukların vücudundaki sıkıntının etlerine, oradan da yerken bize geçtiğini ve zararlı olduğunu söylüyorlar.
152
Tamam da, o eşelenmiş, açık hava tavuklarından biri, süper gergin bir hayat yaşamış olamaz mı?!
Diğer tavuklarla kavga, horozun kaprisleri, tilki korkusu, "yem sa-ati geldi, aman önce ben koşturayım yoksa kalmaz," falan filan. Bir sürü dert.
Halbuki ötekiler sakin. 'Yediğin önünde, yemediğin arkanda, kendine ait bir oda! Gerçek hayat her zaman daha stresli değil midir?
GAYET CIDDIYIM! - Gülse Birsel | Alıntıdır
7 Kasım 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder