GÖRÜYORUM. GÖRÜYORUM
Eski Türk filmlerinde, gözlerinin açılması için ameliyat olan jön veya esas kızın, bandajları açılır ve oyuncu "Görüyorum, görüyorum!" der.
Çıkan bandaja hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum.
Gözün açılması esnasında, o kadar ciddi bir ameliyattan arta ka-
lan pamuk, yara bandı, gazlı bez gibi bir şey göze çarpmaz. Bir tentürdiyot izi bile yoktur.
Sadece kafanın etrafına, oldukça uzun, beyaz bir bez defalarca dolanmıştır. Sanki bu, doktorların bir oyunudur: "Sürpriiz, aslında bir hafta önce iyileştiniz, ama biz kafanıza çarşaf kesip doladık, böyle ağır ağır açınca daha eğlenceli oluyor!" veya "Sürpriz partii, iyi ki doooğduuun, kör jööön!" diyeceklerdir.
İ İyi görmek çok önemli, insanlar bunun için nelere katlanıyorlar.
l Mesela lensi kim icat etmiş acaba?
Bence aynı zamanda pazarlama konusunda bir dehaydı. Fikrini
nasıl satabildi ki?
"Biliyorsunuz, gözlükler buruna falan ağırlık yapar, zordur. Şimdi, harika bir şey buldum, gözlükleri atıyoruz, onun yerine, gözlük camını gözün içine sokuyoruz! Tabii özel suları falan da var, biraz bakım isteyen bir şey. Hatta mikrop kaparsa, kör bile olabilirsiniz, dikkat etmek lazım. Nasıl? Yine de süper fikir değil mi? Carnı gözüne sokuyorsun! Bence çok tutacak."
Helal olsun gerçekten!
165
169
Gençler ve hep genç kalanlar!
29 yaşımı, 30 yaşıma bağlayan gece, gerçeği anladım!
Sekiz ay önceydi,
Ayıptır söylemesi, yabancı bir ülkede tatildeydik. Otel odasında hazırlanırken, 30 yaş kutlamalarım için son derece hevesliydim.
40'larm yeni 30'lar, 30'larmsa yeni 20'ler olduğunu iddia eden birçok Sex and the City bölümü izlemiştim.
(İnsan bir televizyonda gördüğüne, bir de inanmak istediğine inanıyor.)
Bu savda doğruluk payı vardı aslında. Çoğumuz, artık 20'le-rinde "teenager" hayatı yaşıyor, 30'larmda adam gibi bir işe başlayıp evleniyor, ancak 40'larında küçük çocuklara sahip, daha iyi para kazanan, birazcık olgunlaşmış insanlar haline geliyorduk.
Anne babalarımızdan 10 yıl daha geç gelişiyorduk yani.
Bizim zamanımızda böyle miydi,..
Dolayısıyla ben de o gece, hesaba göre, 20'li yaşlarımın baş-
770
lamasını kutluyordum. Saç modelim, dar blucinim ve ruh halim de "Taş çatlasa 23, 24" diyordu ki...
Televizyonda Duran Duran konseri başladı!
80'lerin Beatles'ıydı Duran Duran grubu.
Lisede hepimiz fanatikleriydik.
Arada sırada birimizin evinde toplanıp cips yenen, Duran Duran plakları (Gençler için not: Plak 80'li yılların CD'sidir. CD'den daha büyüktür. Pikap denen aletlerde çalınır...di!) dinlenip, videodan konser izlenen partiler verirdik.
İşte o partilerde seyrettiğimiz konserler, Madison Square Gar-den gibi dev mekânlarda yapılır, punk saçlı kızlar, metal bilek-likli, boyunlarında zincirler olan oğlanlar, çığlık çığlığa, korumaları atlatıp grup elemanlarının üzerine saldırır, ayılır, bayılır, birbirlerini ezerlerdi.
Grubun o zaman 20'li yaşlarda olan birbirinden süslü ve yakışıklı elemanları, konser bitiminde, bu kendini kaybetmiş gençler kalabalığını zapteden polis çemberi sayesinde arabalara ulaşabilirlerdi. Hey gidi hey...
30. yaşımı kutladığım gece televizyonda seyrettiğim konser ise yeniydi.
Duran Duran'ın, gruptan ayrılmayan elemanları bir araya gelmiş, eski şarkılarım söylüyorlardı.
En iyi durumdaki eleman, solist Simon le Bön, orta yaşlı bir adam olmuştu.
Geri kalan üyelerin durumunu anlatmaya yüreğim dayanmaz.
Ama bam telime basan onlar olmadı.
Kamera Duran Duran'dan kopup seyircilere döndü bir ara.
Madison Square Garden yine doluydu.
Ama o çılgın gençlerin yerinde yeller esiyordu!
Onların yerine 30'ların ortalarında, hatta 40'larında, üstleri başlan düzgün, ayakta, sakin sakin konseri seyreden, sevgilisine/eşine sarılmış, müzikle hafifçe sallanan seyirciler vardı.
Kimdi bu moruklar?! Duran Duran hayranları neredeydi? Ve gerçek beni sarstı: BU SAKİN İNSANLAR, O MANYAK GENÇLERDİ ZATEN!
Birdenbire 30. yaş kutlamalarım o kadar da eğlenceli gelmemeye başladı.
O bar senin, bu kulüp benim gezmek yerine, iyi bir akşam yemeğinde karar kıldık.
30 yaş eşiği
30 ilginç bir yaştır.
Bence fizyolojik değil, daha çok kullandığımız desimal sistemin sonucu olarak, 29'dan çok farklıdır.
Kozmetikçiler "Bu kreme 30 yaşında başlayın," derler mesela. 29 çok erken, 31 çok geç olacakmış gibi.
Bazı kadınların 3 O'dan önce evlenmek gibi bir derdi vardır.
İş ilanlarında "En az 30 yaşında olmak" gibi bir özellik aranır.
9 modunda 30 yaş hiçbir şey ifade etmez ama. Önemli olan yaşlar 27, 36, 45, 54 diye gider. Yani eğer 9 temelli bir matematiksel sistem kullanıyor olsaydık, bu yazıyı 6 sene sonra yazıyor olacaktım!
30, 34, 43 değildir bir eşik atladığınızı gösteren. Büyümenin başka işaretleri vardır.
Yıkılmıyorum, ayaktayım!
30. yaşımı idrak etmeden üç beş ay önce.
Popüler kulüplerden birinde, başka birinin doğum günündeyim.
Bangır bangır müzik, herkes dans ediyor, göz gözü görmüyor.
Saçım başım, blucinim, her şey yerli yerinde. Hatta yeni tanıştığım bir genç kadın "Evli olmak için çok genç değil misiniz?" gibi bir soru sorup minnettarlığımı kazanmış.
777
Karşıdan bizim dergilerde çalışan üniversite öğrencisi, stajyer genç kızlarımızdan biri geldi ve bana şöyle dedi: "Gülse, yıkılıyorsun!"
"Yapma yahu?" ,.-'
"Hem de nasıl!"
Sonra gülerek, "Burası patlıyor," deyip, basıp gitti, pistte dans etmeye başladı.
Düşünmeye başladım: Ben bir tane votka-portakal içtim. Neden yıkılayım ki? Demin kalabalıkta biri çarptı, sendeledim, onu mu gördü acaba? Sigara dumanından gözlerim kızarmış olabilir mi? Herkes beni sarhoş mu zannediyor şimdi? — Ayrıca burası niye patlıyor?
Ertesi gün daha çok "partileyen", benden genç olmasalar da "hep genç kalan" arkadaşlarımdan gerçeği öğrendim: "Yıkılıyorsun" demek; genç argosuyla "Çok hoş görünüyorsun" manasına geliyormuş. "Patlamak" da, "Burada müzik iyi, çok kalabalık, çok eğlenceli, herkesin kafası kıyak, coşulmuş" gibi bir şey demek oluyormuş.
Diyeceğim o ki, sayılar değil önemli olan.
Artık ilk gençlik yıllarınızı terk ediyor olduğunuzun daha belirleyici bir işareti vardır: Genç argosunu anlamamak.
Gençlerle iletişimin bu kadar çok konuşulduğu bir zamanda, belki dikkate şayan bir tespitimdir!
GAYET CIDDIYIM! - Gülse Birsel | Alıntıdır
7 Kasım 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder